Hayatını, renkleri ve desenleri şekillendirmeye adayan ressam Oylum Terzi, aslında bir öğretmen. Renklerin öğreteceği hep yeni şeyler olduğunu keşfeden sanatçı, “Her resim yapmaya başladığımda yeni bir yolculuğa çıkıyor gibi hissediyorum” diyerek renklerin izinde sürdürdüğü yaşamını anlattı.
Ressam Oylum Terzi, renklerin peşinde koşmaya devam ediyor. Bitimsiz sevda gibi tutkulu boyalara, fırçalara... Eline aldı mı fırçayı, dans eder gibi dokunuyor boyalara. Tuvalde belirmeye başlayan resimle bütünleşip, adeta konuşuyor. Her tuvalin başına geçtiğinde yeni renklerin keşfine çıkıyor.
Daha ilköğretim yıllarında okulunda resim sergisi açan Oylum Terzi, bu uğraşını Ankara Gazi Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde aldığı eğitimlerle taçlandırmış bir ressam. Zaman zaman İzmir’deki atölyesinde öğrencilere resim kursu verdiğini ifade eden Oylum Terzi, her gün tualini alıp fırçasıyla yeni renkler, zeminler keşfediyor. Boyalarıyla öyle iç içe geçmiş ki, hala yeni renkler keşfettiği bir atmosferde yaşadığı için heyecan duyduğunu dile getiriyor. “Resim, bir hayatı ifade etme, nefes alma şeklim” diyen sanatçı, sanatla uğraşan insanların kötülüklerden ve dünyayı kirletmekten uzak duracağına, bilakis yaşam alanlarına güzellikler katacağına inanıyor.
Resmin sizdeki anlamı nedir?
Resim benim için bir kaçış şekli, bazen bir oyun bazen de iç dünyamla bir buluşma. Resmin bir hikayesi, bir yaşanmışlığı olmalı. Yaptığım bir resim, önce atölyemde bir varlık kazanıyor, sonra gittiği yerde yeni öyküler yükleniyor. Başka duvarda yaşamaya başlıyor. Resim benim için iş değil bir bakış, bir ifade şekli, bir yol oldu.
Resim yapmak sizin için ne ifade ediyor? Bir gün gece yarısı renk çarkını çevirirken bir renk keşfettim, çok hoşuma gitti. Beni inanılmaz heyecanlandırdı, tüylerim diken diken oldu. Çok etkilenmiştim. O rengin yanına başka renk kullansam ne olur diye düşünüyordum. Uzun bir süre sonra ilk defa heyecanla uyandım. Ben ressam olduğum halde hala yeni renklerle tanışabiliyorsam, daha keşfetmediğim binlerce renk varken, hayat nasıl vazgeçebileceğim ve heyecansız olabilirdi ki. O günden sonra hayattan keyif almaya başladım.
Renk deyince, artık aklıma kocaman bir dünya geliyor. Ne kadar renk varsa o kadar hayat var. Her rengin bir öyküsü var. Son dönem resimlerimde de renklerin her birinin bir insan karakteri olduğunu, her bir rengin bir insan tasviri olduğunu anlatan işler yapıyorum. O yüzden renk benim için bir tedavi şekli, bir yaşam şekli, bir öykü kurgusu… Her resim yapmaya başladığımda yeni bir yolculuğa çıkıyorum gibi hissediyorum. Fırçayı her elime aldığımda bilinmez, yeni bir yola doğru ilerlediğimi hissediyorum.
Renkler ve resim yapmak kendinizi nasıl hissettiriyor?
Belirli bir duyguyla sınırlandıramam. Bazen koca bir boşluk olur, bilinmezlik gerilim yaratır. Benim resimdeki sınavım genelde bilinmezlikle olmuştur. Bir dokudan etkilenir, bir renk sürerken bir kelime, bir nota fırçamı dile getirir. Peş peşe heyecanla başka boyamaya, sonra karakterlerime, rengime doğru yol almaya başlarım.
Son dönemde, resimlerinizde tema olarak doğaya yöneldiğinizi gözlemledik. Bu anlamda doğadan nasıl besleniyorsunuz?
Gülmeyi çok severim. Tek başıma değil de beni anlayan kişilerle, paylaşarak gülmeyi seviyorum. Seyahat etmeye bayılıyorum. Yolda olmak benim arındığım bir durum. Doğa benim için çok önemli bir metafor. Beni iyileştirme gücü var. İki haftadan uzun süre doğanın içine karışmadıysam, bir ağaca dokunup toprağa basmadıysam, gökyüzünü içime çekemediysem sıkıntılar yaşıyorum, hata kodu veriyorum. Gerginlik yaşıyorum. O yüzden doğadan vazgeçemiyorum.
Sizin ruh haliniz veya kişisel özellikleriniz eserlerinize nasıl yansıyor?
Çok hüzünlü olduğunuzda da çok mutlu olduğunuzda da bir şeyler çizmek isteyebilirsiniz. Ama tabi ki yaşadığımız ruh halimizin kafamızda yarattığı kavramlar farklı olunca o kavramların yansıması da değişik oluyor.
O yüzden, bence resimde dönemsellik söz konusu... Resmin, o kadar çok beslenme alanı var ki… Sonsuz bir dönemeç diyebilirim. Ben, dışavurumcu işler yapıyorum. Kendimi çok yönlü olarak tanımlıyorum. Benim için hayatın tek bir yolu tek bir yöntemi yok. Meraklı ve heyecanlı biriyim. Yeni şeyler keşfetmeyi, yeni öğretiler edinmeyi, yeni kültürler tanımayı çok seviyorum.
Resimde, daha çok hangi temalar üzerine çalışıyorsunuz?
Kadın portreleri hep hayatımın merkezinde oldu. Sonraki yıllarda hayatımdaki dönüşüm ve değişim gibi nedenlerle doğa benim için çok büyük bir yapı haline geldi. Bu da beni soyut peyzajlara yönlendirdi. Yine o soyutlamaların içerisinde zaman zaman kendiliğinden oluşan figürler gördüğümde onları açık etmeye, işlemeye başladım. O yarattığım karakterleri ben de bilmiyorum, bazen oradaki doku doğuruyor, bazen bir renk doğuruyor, bazen bir gölge bile orada bir figür görmeme sebep olabiliyor.
Sizi dijital eserlerinizle de biliyoruz. Dijital sanat süreci nasıl başladı?
Alanımın uzantısı olarak ilerleyen yıllarda dijital dünyaya yöneldim. Ama üretme bir merkez olduğu için, elimde de en ulaşılabilir ve sahip olduğum zamanda en yapılabilir mecra bilgisayar olduğu için resimlerimi bilgisayara taşıdım. Dijital art yapmaya başladım.
Geleneksel ve dijital resim, birbirinden çok kopuk gözüken ama birbiriyle bağdaşan şeyler… Sadece; atölyesine fırçasını, kalemini, boyasını ele alarak tutarak resim yapacağına inanan çok fazla gelenekçi ressam var. Ancak hayat, değişen ve dönüşen dünyanı bir uzantısı olmaya başladı. O yüzden sadece manuel algıyla yaşamak bana çok yeterli gelmiyor.
Sanatseverler, sizin serginizi neden görmeli?
Hayatlarında, renklerle bir temasları varsa, hayatlarında bir boşluk ya da heyecansızlık varsa, bu sergiyi mutlaka görsünler. Bağ kursunlar, yaratı sürecine şahit olsunlar. Belki hayatlarında bir keşif başlatır. Sanatın enerjisi bulaşır. Sanat, her anlamda insanın yaşamını farklı kılar. Tüm İzmirlileri bekliyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder