Oryantalist Dali
Dünyaca ünlü İranlı sürrealist ressam Nazar Moosavinia’nın İngiltere’nin dev müzayede şirketi Sothebysde satılan tablolarının benzerleri Artvizyon Gallery tarafından galerist Nihat Tokat’ın sunumu ile 12 Nisan Çarşamba günü canlı instagram müzayedesinde satışa sunulacak. Moosavinia, Art Vizyon Dergimize çok özel bir röportaj verdi.
İran’ın ünlü sürrealist ressamı Nazar Moosavinia, resim çalışmalarını bir süredir İstanbul’da sürdürüyor. Biz onu henüz çok iyi tanımasak da, Orta Doğu’da sanat piyasasının kalbi Dubai’de ve İngiltere ve ABD’de sanatseverler tarafından çok yakından tanınıyor. Sürrealist resim tarzı Salvador Dali’yi andıran Nazar Moosavinia, “Oryantalist Dali” olarak nitelendiriliyor.Dünyaca ünlü İngiliz müzayede kuruluşu Sothebys, Nazar Moosavinia’nın ilk olarak 2008 yılında 3 eserini satışa sundu ve oldukça yüksek rakamlara alıcı buldu. Ardından 2010 yılında da sanatçının bir önemli sürrealist resmi yine Sothebys Müzayede’de satışa çıktı ve ünlü bir koleksiyoner tarafından satın alındı.Ünlü ressam, müzayedelerin yanı sora ABD ve İngiltere’de piyasaya çıkan kültür ve sanat kitaplarında da çokça yer aldı. Amerika’da yayınlanan Çağdaş İran Sanatı “Sokaktan Stüdyoya” (Contemporary Iranian Art “From Street To The Studio”) isimli kitapta kişisel sergisi ile yer aldı.İngiltere’de ise Londra’da kültür ve sanat eserleri yayınlayan ünlü yayınevi Thames & Hudson tarafından çıkarılan “Different Sames” adlı kitapta Çağdaş İran Sanatında Yeni Perspektifler” (New Perspectives in Contemporary of Iranian Art) bölümünde sanatçıya uzun uzun yer verildi.Yine Londra’da yayınlanan ve dünya çapında sanatsal yayınlar çıkaran Phaidon yayınevi tarafından İranlı ünlü koleksiyoner Mohammed Afkhami’nin çağdaş sanatçılar hakkında yayınlanan “Honar” adlı kitap, “The Afkhami Collection of Modern Contemporary Iranian Art”da sürrealist resimleriyle yer aldı. Ayrıca İran’da çok meşhur olan sanatçının çok sayıda dergi, gazete ve sanatsal yayınlarda yaptığı sürrealist resimler büyük beğeni ile İranlı sanatserverler tarafından takip ediliyor.Sanata olan ilginiz nasıl başladı, resme olan tutkunuzu ilk ne zaman keşfettiniz?
Sanatla olan tanışıklığım tamamen tesadüf eseri! İlk çalışmalarımı 13 yaşında resmetmeye başladım. O gün bugündür beni etkileyen unsurlar eşliğinde eserlerimi üretmeyi sürdürüyorum. Tabii alaylı bir sanatçı değilim, tahsilimi ülkemde, Jahad Güzel Sanatlar Üniversite’sinde tamamladım. Aynı zamanda, Tahran’da, Soore Üniversitesi’nde felsefe ve tarih hocasıyım.
Plastik sanatları İran’da herhangi bir baskı olmaksızın serbestçe ifade etmek mümkün mü?
Okuldan mezun oluncaya kadar resim sanatıyla devamlı içli dışlı oluyorsunuz zaten…
İlk kişisel serginize olan rağbet ve sanatseverler tarafından gelen tepkiler nasıldı?
O dönemdeki eserlerinizle şimdiki eserlerinizi mukayese ettiğimizde kurgusal bütünlük açısından pek fark göremiyoruz. Büyük bir tarz değişimine gitmediğinizi gözlemliyoruz…
Deneyimlediğiniz kabusları resmederek bir anlamda sanatın iyileştirici gücünü kullanıyorsunuz…
Öyleyse dolaylı da olsa üretim sürecinizde bir politik mesaj kaygısı gütmektesiniz…
Peki, aile bireylerinizden de sanatla ilgilenen var mıydı? Sanat kariyerinize ailenizin bakış açısı nasıldı?
Aslında annem de babam da birer hattattı. Hattatlık, ailemin kendilerini eğlendirebileceği keyifli bir uğraştı. Diğer sorunuza gelecek olursak; başlangıçta ne annem ne de babam sanat kariyerimi kabullenmişti. Onlar bunu bir meslekten ziyade hobi olarak görmekteydiler. Bu sebeple, geleceğimle ilgili kaygılarını her fırsatta dile getirmekten imtina etmiyorlardı. Lakin, her ne olursa olsun, benim sanata olan tutkumu, aşkımı bitirmek imkansızdı. Zamanla onlarda bunun bilincine varıp tercihime saygı duydular.
Yurt dışında sergilerde yer aldınız mı?
Londra’da pek çok kez karma sergilere katıldım. Bunların çoğu, İranlı çağdaş sanatçılardan oluşan sergilerdi. Bu sergiler Avrupa’da oldukça rağbet görmekteydi. Zira, İran’ın en önde gelen sanatçılarıydı bu isimler.
Peki yaşamınızı hep İran’da mı sürdürdünüz?
Ben Türkiye’ye gelene kadar hep İran’da yaşadım. Bahsetmiş olduğum bu sergilere yalnızca eserlerimle katıldım.
Türkiye’ye gelme sebebinizin sanatsal bir boyutu var mı?
Türkiye benim için bulunmaz bir nimet... Aslında ben Türkiye’ye taşınmadan önce Dubai’deki galerilerle çalışıyordum. Zira, sanat dünyasında Dubai, Orta Doğu’nun incisi konumunda. Dubai’de sanat pazarı çok gelişmiş durumda. Gelgelim, Türkiye’yi Dubai’ye tercih etmemin sebebi salt tarihi güzelliklerden ibaret. Türkiye’yi tercih etme sürecinde sanat ortamı benim için ikinci planda kaldı, burada asırlık yapılara, doğal güzelliklere ilk görüşte vuruldum.
Dubai’de hangi galerilerle çalıştınız? Dünyanın önde gelen müzayede şirketlerinde eserleriniz satıldı mı?
Dubai’de Ayyam Galeri ile çalıştım. Bunun yanında, The Young Collection, Syria Haled Samawi, ile birçok etkinlik yaptık. 2018 ve Bir dönem Sotheby’s de eserlerim satışa sunuldu. Özetle, kariyerim göz önüne alındığında, Dubai benim için bir sıçrama tahtası görevini gördü. Eserlerim orada çok ciddi koleksiyonlara girdi ve yine çok önemli koleksiyoncuların gözdesi oldu. Dünya çapında yayınevlerinin de ilgisini çektim.
İslam ülkeleri arasında sanat piyasasındaki benzerlikler ve farklılıklar nelerdir sizce?
Galiba bu sebeple Dubai, dünya çapındaki koleksiyoncuların uğrak yeri olma konumunu her zaman muhafaza ediyor…
Kesinlikle, böyle seyretmeye devam edecek. Saymış olduğunuz diğer ülkelerle mukayese etmeye kalkarsak aradaki farkın uçurum boyutunda olduğunu söyleyebilirim. Dubai’de devlet çok yüksek miktarlarla sanata meblağ ayırıyor. Dikkat ederseniz zaten dünyaca ünlü müze ve müzayedelerin Orta Doğu bölgesinde şubeleştiği tek ülke Dubai. Artı, bu kurumlarda çalışan üst düzey yöneticiler de Avrupa’dan gelmekte...
Peki Türk resim sanatı piyasası hakkındaki görüşleriniz nelerdir?
Türkiye’de henüz oturmuş bir sistemden bahsetmek maalesef mümkün değil. Burada çarklar gelişmiş ülkelere nazaran çok daha yavaş işlemekte. Eser alımı çok sınırlı, sanatçılara destek çıkılmıyor... Türk ressamların Avrupalı sanatçılardan etkilendiği yadsınamaz bir gerçek. Nitekim, çağdaş sanat bize Avrupa’dan sirayet eden bir olay... Dolayısıyla, en azından bugün için bu tür olayları doğal karşılamamız gerek. Burada yalnızca Türklere haksızlık yapmayalım, diğer komşu ülkelerde üretilen sanatta Avrupa’ya paralel şekilleniyor. Halbuki bizim kendimize has bir medeniyetimiz var. Kendi medeniyetimizi yok saymadan eserler üretmeliyiz, aksi halde onları birebir kopyalamış oluruz. Mesela ben, sırf 10 yıl boyunca Avrupa tarihini, felsefesini, sosyolojisini ve kültürünü mercek altına aldım. Aynı şekilde, Avrupa’da uygulanan resimsel teknikleri inceledim.
Üretim sürecinizde Batı’nın külliyatından beslenerek yaşadığınız coğrafyanın kültürünü mü yansıtıyorsunuz?
Tabii... Öteki türlü özgün işler üretemezsiniz zaten. Avrupa’yı da çok iyi bileceksiniz, şark toplumlarını da... Şahsen ben iki medeniyetin unsurlarını harmanlayarak eserlerimi üretmeye çalışıyorum. Bu topraklarda iz bırakmış çok değerli insanlar var. Bana sorarsanız, bunların başında Ömer Hayyam, Rumi, Hafız-ı Şirazi ve Şems Tebrizi gelir… Bu isimler hayatımda iz bırakmanın ötesinde sanatımı üretirken bana eşlik eden muazzam kimseler. Kültürümüzü oluşturan figürlere, edebi eserlere ve değerlerimize sırtımızı dönmediğimiz müddetçe Batının resimsel tekniklerinden faydalanabiliriz. Bu noktada herhangi bir sakınca görmüyorum. Onlar çağdaş sanatta çok öndeler biz ise felsefe ve edebiyatta. Batıya karşı bizim, bu üstünlüğümüzü kullanmamız lazım. Şu an mesela, filolog Friedrich Nietzsche’nin ‘’Böyle Buyurdu Zerdüşt’’ isimli kitabından ve ‘’Binbir Gece Masallar’’ından yola çıkarak yeni eserlerimi üretiyorum. Özetle; Doğu’nun ve Batı’nın eşsiz masalları, hikayeleri, efsaneleri, mitolojileri ve düşünürleri sanatımı ifa ederken en çok beslendiğim unsurları oluşturuyor.
Kendi ağzından Nazar Moosavinia
İran’ın dünya yıldızı
Yorumlar
Yorum Gönder